On beş yıldır Dersim’de danışmanlık yapıyorum. Bu meslek dalı için en zor şehirlerden biri Dersim’dir, demek abartı olmaz. Çünkü politikacısından yerel yöneticisine, çiftçisinden, işsizine kadar herkesin her konuda bilgisi veya uzmanlığı vardır (!). Buna rağmen, il genelinde tarım, çevre, kentleşme, ekonomik yapı, kültür ve inanç alanlardaki sorunlar sürekli büyümektedir.

Dersimli olup dünyanın çeşitli yerlerinde görev yapan ve kendi dalında ileri düzeyde uzman olan birçok kişi vardır. Bunların en güzel örneği; Almanya Bilim Kurulu Başkanı “Dağıtılmış Yapay Zeka” Laboratuvarı’nın (DAI Lab) kurucusu ve direktörü ve birçok bilişim dalında dünyada sayılı isimlerden biri olan Prof. Dr. Şahin Albayrak’tır. Şahin Hoca gibi neredeyse her dalda uzman olan insanlarımız vardır. Bu insanlarımızdan bilimsel ve teknik destek almak, kentin gelişmesi ve sorunların sağlıklı çözülmesi konusunda önemli bir olanaktır.

Bugünkü yazımızın konusu olan “Kent Kimliği; Vizyon ve Misyon” ile ilgili neredeyse birçok kez yerel yöneticilere, milletvekillerine ve adaylarına çeşitli araştırmalar yapıp verdim. Sorun hâlâ ortada duruyor. Bu sorun çözülmeden, gerekli planlamalar ve yapılanmalar yapılmadan, yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir kent oluşacağı kanaatinde değilim. Bu nedenle, konuyu bir daha gündeme getirmek ve tartışmak gereği görüyorum.

Dersim kent yapısı gelişi güzel, plansız, belli bir mimari görünümü olmayan, çevresel ve kültürel dokusuyla uyumsuz bir gelişme göstermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, önü alınamaz ve müdahale edilemezse yığıntı ve boğucu bir şehir olup çıkacağız.

Kentleşme üzerine ciddi araştırmalar yapan ve yayınlayan Kevin Lynch, “bir kentte yaşamak, aslında bir imgede yaşamaktır” der. Kentsel imgeyi, “birey ve çevresi arasında kurulan ilişkinin somutlaştığı bir noktaya veya alana yönelik birey tarafından algılanan etki” olarak tanımlar. Kentin caddelerinin, bulvarlarının, tarihi binalarının, köprülerinin ve birçok mekânsal yapının bu imgenin oluşmasında önemli bir yeri vardır. ''Kent kimliği ise kentin diğerlerinden ayrılarak okunabilmesini ya da insanlar için anlamlı hale gelmesini sağlayan nitelikler bütünüdür'' (Kevin Lynch).

Özetle, kentsel kimlik, bir kentin veya çevrenin doğal, yapay elemanları ve sosyo-kültürel özellikleriyle tanımlanır. Bu özelliklerin içinden belirgin ve etkileyici olabilenler, o kentin kimliğini oluşturmaktadır. Dersim söz konusu olduğunda bu konuda henüz bir çalışma yapılmadığı görülmektedir.

Kentimize bir kimlik kazandırmak gerekiyor mu? Yoksa işi akışına bırakıp kentin çevresel ve sosyo-kültürel dokusunun bozulmasına izin mi verelim?

Nasıl bir kent olmalıyız? Kentimizi kimliğini belirleyen “bağlantılar, sınırlar, bölgeler, odak alanları ve nirengi noktaları” nelerdir?

Kentimizin sokakları, caddeleri, trafik kanalları, köprüleri, parkları ve tarihi binaları iyi bir kent kimliği veya yaşam alanı için yeterli mi?

Kentin çevre ile olan bağlantıları ve ayrımı net mi? Arazi yapısında kesin ayrımlar var mı? Dersim’i tarihi sınırları içinde mi ele alacağız, yoksa “Büyük Dersim” olarak tarihi ve sosyo-kültürel doku içinde mi değerlendireceğiz?

Kentin yerleşke alanları iyi oluşturulmuş mu? Bir mimarisi var mı? Üniversite, eğitim kurumları, hastane, kamu binaları, parklar vb. bu kimliğe uygun yapılaşma mı?

Odak alanları nerelerdir? Seyit Rıza Meydanı, Palavra Meydanı gibi insanların toplandığı meydanlar temel unsur mudur?

Nirengi noktaları, Seyit Rıza Meydanı, Palavra Meydanı gibi yapısal öğeler gerekli etkiyi oluşturuyor mu?

Bütün bu sorular ve sorunlar açık bir şekilde sorulması ve çözülmesi gereken konular olarak önümüzde duruyor.

Her şeye baştan başlayabiliriz. Sorulması gereken soru şudur; “nasıl bir kent olmak istiyoruz?”

Bir kentin oluşmasında en önemli unsurlardan biri de tüm detaylarıyla ekonomik olanakların değerlendirilmesi ve sürdürülebilir kent nitelikleriyle bütünleştirilmesidir. Böyle bir çalışma nasıl bir kent sorusunun da cevabını verecektir ki, bu vizyondur.

Nasıl bir kent? Sanayi kenti mi? Tarım ve Hayvancılık kenti mi? Siyasal ve sosyo-kültürel dokusunun avantajlarını kullanan bir kongre kenti mi? Alevilik kimliğinden ötürü bir Alevi İnanç kenti mi?  Doğal zenginliklerini göz önüne alarak ekoturizm kenti mi?

Yıllarca yaptığım ekonomik, çevresel ve sosyo-kültürel araştırma, fizibilite ve projelerden hareketle söyleyebilirim ki, bu kentin üç temel öğesi öne çıkmaktadır.

1. Alevilik inancı ve sosyo-kültürel özgünlüğü, siyasal yapısı,

2. Temiz toprak ve su kaynaklarının oluşturduğu küçük çaplı organik tarım ve hayvancılık imkânları,

3. Doğal güzellikleri, zengin fauna ve flora yapısından ötürü ekoturizm…

Nasıl bir kent sorusunu sorarken, kentin ekonomik ve ekolojik açıdan sürdürülebilirliğini; insan, kültür, tarih ve doğal karakteristik unsurlarının özgünlüklerini içinde barındıran bir yaklaşım üzerinde durulması gerekir.

Yukarıdaki verilerden hareketle şunu diyebiliriz? Bu kentte Alevilik inancına dönük çeşitli ekonomik kültürel faaliyetler yapılabilir. Alevi inanç yerleri ve ziyaretgâhlar doğal yapısı ve dokusu içinde korunabilir. Alevilik inancı, sosyalist düşünce ve felsefe, örgütlenme ve kooperatifleşme gibi alanlarda altyapısal çalışmalar ve planlamalar yapılabilir.

Dört tarafı nehir ve barajlarla çevrili, sadece dört yerde girişi olan ve her yerde de kontroller yapılan bu kent pekâlâ “Yavaş Kent”e veya “Organik Tarım ve Hayvancılık Kent”ine dönüşebilir.

Yine Dersim Coğrafyası, güzellikleri, flora yapısı, yaban hayatı vb. unsurlarıyla ekoturizm için oldukça elverişli olduğu açıktır.

Bu üç unsur birbirini yadsıyan veya boşa çıkaran olgular değildir, aksine birbirini tamamlayan ve destekleyen unsurlardır. Bunları planlamak ve belli hedefler çerçevesinde harekete geçirmek misyonu oluşturacaktır.

Demek ki, bir nasıl bir kent olacağımıza karar vermemiz gerekiyor, bir de bu hedefe hangi yollarla ve araçlarla gideceğimize…

Peki, bunu kimler yapacak? Ya da kimlerin yapması gerekiyor? Milletvekilleri, Valilik, İl Genel Meclisi, Belediyeler, Yerel Belediye Meclisleri, Fırat Kalkınma Ajansı, Tarım ve Ormancılık Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, TMMOB, Şehir Plancıları, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Sivil Toplum Kuruluşları ve bütün halkın katılacağı ve benimseyeceği bir çalışma olması gerekiyor.

Bu da bunun gibi ortak konularda kamu ve yerel kurumlar arasında koordinasyonu, iş birliğini, dayanışmayı, ortak hareket etmeyi zorunlu kılıyor.

Aksi durumda, yatırımlarla talana açık alan olarak görülecek olan kentimiz, kamusal aktörler, yerel ve küresel sermayenin talep ve beklentileri doğrultusunda sınır tanımaz müdahalelere maruz kalacaktır. Kentin planlanmasından ve gelişiminden sorumlu olan karar verme mekanizmalarının, kentsel kimlik oluşumuna ve kentin sürdürülebilirliğine olumlu yansıyacak kararlar vermemesi kentin çevresel ve sosyo-kültürel kimliğini kaybetmesine, yanlış planlama yapması -hatta plansızlık- ise çarpık kentleşmeye neden olacaktır. 

Kentin, sorunları çözülen iyi tasarlanmış bir yerleşke ve doğayla bütünleşen, korunan kültürel ve tarihi dokuya sahip bir misyonla yeni bir başlangıç yapması, hepimiz için yaşamsal öneme sahiptir.

MEHMET BİDAV