Bugünkü Aktuluk Mahallesi, eski adı Tursmege olan eski köylerden biri. Dersim-Elazığ karayolunun 8-9. kilometresinde yer alan, birçok mezrası bulunan bir köydü eskiden. Birçok mezrasının oluşu, köyün yerleşim yeri açısından dağınık olduğunu gösteriyor. 1980’lerden sonra bizim ve bizden önceki kuşağın bildiği Tursmege adı, Aktuluk yapıldı. Yakın bir zamanda da özellikle üniversitenin buraya yapılmasından sonra merkeze bağlı mahalle oldu. Yani şimdi artık orası “Aktuluk Mahallesi” olarak geçiyor. Burada, Kureşan Ocağı’ndan kimseler çoğunlukta bulunmakta. Ancak diğer aşiretlerden de bulunan kimseler var. Alan aşiretinden, Mılan aşiretinden, Derviş Cemal Ocağı’ndan ve daha başka ocak ve aşiret üyelerinden yaşayanların olduğu gibi… Ama burada yaşayanların tümü kan bağından gelen akrabalıklarının yanında bir de birbirine pir, talip, kirve, musahip…İkrar yani…

Aktuluk’un Tursmege olduğu zamanlarda, örneğin 1938’de Kureşan ocağının Kudu (Kudan) hezbetinin liderlerinden Hasan Efendi, işte burada yaşamaktaydı. Sorxum’da… Sorxum da yine yukarıda sözünü ettiğimiz Tursmege köyünün bir mezrasıydı o vakitler.

Hasan Efendi, Hesenê Mışt ve her ikisinin akrabaları, buradan alınarak Balişer Deresi yakınlarında kurşuna dizilirler.

Onlara yakılan ağıdın birinde şöyle denilmektedir:

Tursmege’nin önü kayalıktır

Hasan Efendi’m gidersin sırttır

Hasan Efendi’m diyor:

“Zalımlar bugün tümümüzü topladılar

Evin içine koydular

Yabancı yok aramızda oyy

Tümümüz dayı-yeğen, amca-yeğen.(…)”

Sorxum, yüksek bir yere kurulu… Neredeyse Tursmege’nin tümünü görür…

Bugün üniversitenin yapıldığı alana, yani üniversiteye tepeden bakar…

 

***

Tunceli Üniversitesi, 2008 yılında kuruldu. Kurulacağı alanda yüz dönüme yakın arazi köylülerin elinden kamulaştırılarak alındı.  Köylüler, elinden alınan araziye üzülmekten ziyade, oraya bir okul, bir üniversite yapılacağından dolayı sevinçliydiler.  Hem yeni bir iş alanıydı orası, hem de Dersimli çocukların artık kendi illerinde gidebileceği bir üniversite kurulmuş oluyordu.

Ne var ki bu sevinç günümüzde bir öfkeye, bir hüzne dönüşmüş durumda… Son bir aydır Tunceli Üniversitesi’nin içinden bütün köylülere beş vakit ezan dinletilmekte, ezan sesi Aktuluk’ta yayılmakta… Belki yine 1980’lerde Şıxank olan, daha sonra adı değiştirilen ve “Atatürk Mahallesi” yapılan yerden de duyulmakta bu ezan sesi… Aktulukluların kendi deyimleriyle “verdikleri topraklarının üzerinde kurulan üniversite, onları günde beş vakit okunan ezanla zulme tabi tutmakta…” Ve şöyle demekte köylüler: “Bizim elimizden arazimizi aldılar, şimdi de bize oradan ezan dinletiyorlar.. Kim derdi ki böyle bir zulüm olacak.”

1982 yılında Dersim’e vali olarak gönderilen Kenan Güven de benzer çalışmalarda bulunmuştu. Kenan Güven, Dersim’in köylerine camiler, mescitler yaptırmış, buralara imam atamış, gönderilen imamlar da gittikleri köylerde bulunan camilerden ve mescitlerden ezan okumaya başlamışlardı. Ne var ki, bu köylerde bir tek kişi bile yapılan bu yapılara gitmemişti. Kimse gitmeyince de, gönderilen imamlar geri çekilmiş ya da kendiliğinden gitmişti. Camiler ve mescitler ise köylülerce samanlık ya da ahır olarak kullanılmıştı. Hala da öyle…

Kenan Güven’in yaptırdığı camilerden biri de işte bu üniversitenin kurulduğu Aktuluk Mahallesi'nin, yani o zamanlar Tursmege olan köyün Konaxu mezrasında yapılmıştı. Yapıldığı tarihten bu yana hâlâ ayakta olan bu yapı, günümüzde samanlık olarak kullanılıyor.

Bir de Vali Kenan Güven döneminde beş bine yakın çocuk, ailelerinden alınarak Türkiye’nin çeşitli illerinde Kuran Kurslarına gönderilmişti… Onların hikâyesi elbette başka bir çalışmanın konusu. .

Şimdi bu uygulama, yani bir 12 Eylül uygulaması, yani bir Darbe, Cunta uygulaması bu kez Dersim’de, 2016 yılı Haziran ayından bu yana tekrar, hem de bir üniversite eliyle uygulamaya konuluyor.

Tunceli Üniversitesi’nin bu çabaları, esasında geçen yılın sonundan itibaren üniversite bünyesinde oluşturulmak istenen Alevi Bektaşi Enstitüsü’nün kurulmasıyla açığa çıkmış durumdaydı. Bu enstitünün kurulması yönünde, rektör Ubeyde İpek’in başkanlığında toplanan senatonun aldığı kararında, Alevilik ile ilgili çerçevesi çizilmiş bir tanımlama yapılmış ve bu tanımın, yani üniversitenin yaptığı tanımın dışında yapılacak tanımların sahipleri “işbirlikçi”, “dejenere olmuş” gibi sıfatlarla anılmıştı.

Dahası, yine bu senato kararında, üniversite, Aleviliğe bu yöndeki yaklaşımının “milli bir strateji”nin gereği olduğunu da açıkça ifade etmişti.

Tunceli üniversitesi, özellikle inanç ve tarih alanında, tam da sözünü ettiğimiz bu senato kararına uygun kişileri, neredeyse “kişiye özel kadro ilanı” vererek Dersim’de toplamaktaydı, hâlâ da öyle yapmakta. Akademik camiada söz sahibi, çalışmalarıyla alanlarında başarılı olanlar, nedense ilanda konulan bazı hükümler dolayısıyla açılan kadro ilanlarına başvuramıyordu bile… Hâlâ da öyle…

 

Öyle ki rektör Ubeyde İpek, hakkında bir takım iddialar bulunan (örneğin Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma merkezinde yolsuzluk iddiaları gibi) bir kişiyi, Coşkun Kökel’i de yanına alarak Ordu’da Güvenç Abdal Ocağı etkinliklerinde şunu söyleyebiliyordu:

Gerçekten bakıyorsunuz artık gerçekten ben onun tartışmasına girmek istemiyorum. Kendisini Alevi hisseden ama Alevilikten uzaklaşmış insanların olduğunu görüyorsunuz. (…)

Benim izlenimim şu: Tabii ki bir boşluk oluşmuş. Alevilikle ilgili bir şekilde bu toplum bir şekilde inancından şöyle veya böyle uzaklaşmış. Uzaklaşınca bu sefer başkaları o alanı doldurmuş. Yani bu başkaları deyince bunun sorgulaması belki farklı bir şekilde söylenebilir, yapılabilir. Ama devletimiz bu son zamanlarda gerçekten Tunceli deyince çok hevesli bir şekilde çalışıyor. Alevilikle ilgili deyince her projemize destek olunuyor, biz bunun rahatlığı içerisindeyiz. (…)” (Ordu, Atlaş Tv, 18 Aralık 2015)

Demek Ubeyde İpek’in, oluşan bir boşluktan dolayı rektörü olduğu üniversiteden ezan sesi yükseliyor. Demek, Dersimliler inançlarından uzaklaşmış da, üniversiteden dinletilen ezan sesiyle inancına dönmeleri sağlanıyor.

Bu açıklamayı yapan Tunceli Üniversitesinin bugünkü rektörü hakkında ise, “Ak Parti Üniversite Temsilciliği Öğretim Üyeleri” resmi twitter hesabında, “Tunceli Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Ubeyde İpek.” İbaresi bulunmakta.

Bu rektörün getirdiği Coşkun Kökel hakkında ise daha önceki makalelerde bilgiler paylaştık.  Kendisini “Osmanlı’nın Şamarı” olarak adlandırılan ve “Türklüğün, (….) İslam ile şad olmuş ortak adı” olarak ifade eden Milli Vicdan Platformu üyesi de olan  bu zat elbette bilinçli olarak Dersim’e getirtildi.  Gelecek makalelerimizden birinde, bu kişinin alanıyla ilgili yaptığı çalışmaları aktarırken göreceksiniz bu söylediklerimi.

Şimdi, Dersimliler, bilim dünyası bu üniversiteden ne bekleyebilir? Ne beklenir?

Bir de bütün bu sorunları görmezden gelen Dersim’deki sivil toplum örgütleri var: Dersim Barosu, İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi, Eğitim-Sen Dersim Temsilciliği… Dersim’deki siyasi partilerden de söz etsek mi, bilemiyorum. İşte milletvekillerimizin durumu da ortada… Onlar da çoklukla duyarsız bu konularda. Diğer siyasi grupların da bu konuda söyleyebilecekleri bir şey bile yok, ne ki haberleri bile yok neler olup bittiğinden…

Ancak Dersim’deki yerel medyadan, burada eli kalem tutan kişilerden de söz etmek gerekiyor. Dersim’deki yerel medyanın, Dersim’deki en hassas konu olan bu konularla ilgili deyim yerindeyse “kılını kıpırdatmaması”nı, burada yazılar yazan, makaleler yazan eli kalem tutanların, kalemlerini bu sorunlarla ilgili oynatmamasına ne demeli? Bırakın kalem oynatmayı, bu icraatın sahiplerini neredeyse övmekten bitap düşmüş bazıları…

Sonuç olarak Dersim’de, Dersimliler kaderleriyle baş başadırlar. Hızla sosyal ve kültürel olarak hızla bir yok oluşa doğru gidiyor bu kutsal topraklarda atalarımızın bize bıraktığı  miras.  Bugün, Dersim’de gelinen nokta bu…

Biz festival düzenlesek ne olur, kutsal mekanları ziyaret etsek ne olur? Var olana, geçmişten günümüze gelen, üstelik atalarımızın bu uğurda büyük kıyımlardan geçtiği, ancak bugüne değin yine onlar sayesinde günümüze gelen dile, kültüre sahip çıkamadıktan sonra.