Akşam saatleriydi. Gazete yerimi kapatmaya hazırlanıyordum. Maskeli ziyaretçimiz içeri girdi. Gazetelere yöneldi. Dönüp sordu. Sesi yabancı değildi. Oydu. Koştum karşıladım. Bırak gazeteleri, uzun zamandı neredeydin. İl dışında mıydın? Hiç arayıp sormuyorsun. Unuttun mu bizi .’Diye sitem ettim.  Mesafeliydik maskesini ağzının altına indirerek,’ Bana sitem etme, CORONA CANAVARINA kız. Bizi sevdiklerimizden o canavar ayırdı. Uzaklaştırdı. Torunlarımı bile doyasıya görüp sevemiyorum. Birlikte vakit geçiremiyorum. Canavarın ne kadar korkunç olduğunu yakınını kaybeden biri olarak, daha yakından biliyorum.’ Diyerek hüzünlendi.
   Haklıydı. Bizimde yakından tanıdığımız, sevdiğimiz bir yakınını kaybetmişti. Yaşadıklarını tahmin edebiliyordum. Buyur ettim. Oturdu. Yeterli olmasa da, azda olsa, birlikte hasret giderdik. Ağırlıklı olarak dünyaya musallat olan canavarı konuştuk. Kurallara uymanın önemini vurguladık. Yaşanan hapis hayatının zorluğunu, maskenin tanıdık yüzleri nasıl sakladığını konuştuk. Torunların hasretini, yapılan son zamlarla hızla artan hayat pahalılığını, konuştuk. Ortaklaşa, ’Allah, olmayanlara, yoksullara, yardımcı olsun ’. Diye dua ettik.
   Gazeteleri koltuğunun altına koyup, maskesiyle yüzünü iyice kapatan dotum. Tokalaşmadan, el sallayarak gitti. Arkasından kayboluncaya kadar bende el salladım.
    Yeni yayılan, yeni bir tehlike yaratan varyantla birlikte, dünyada, yeniden tedbirler, kapanmalar, alınmaya başlandı. Kapanmaların ilginci, Almanya’da alındı. Ziyaretler, tek kişi ile sınırlandırıldı. Büyük Anneyi, Büyük Babayı ziyaret etmeye, Ev halkı topluca gidemeyecek. Stadyumlar, kapalı toplantı salonları, belirtilen sayıda katılımcı alabilecek. Aşısız hiç kimse resmi, sivil, bütün kurumlara, toplantılara, katılamayacak. Çokça önem verilen, korunan, temel hak ve özgürlükler, başkalarının temel hak ve özgürlüklerini korumak için kısıtlanmış.
    Muhabbet Hanımla bu haberleri paylaşırken, Avrupa Ülkelerinde alınan kararların, benzerlerinin, ülkemizde alınması halinde, Torunlarımızın anneleriyle birlikte değil, tek başlarına bizi ziyaret edebileceklerini, bununda zor olacağını, onları ziyaret etmek için de ikimiz, birlikte değil, tek başına ancak gidebileceğimizi paylaşarak güldük.
   İlimiz Tunceli, Geçen hafta, hala ÇORONANIN, en çok yayıldığı illerin başında ilk sıralarda, yer almaktaydı. Bu sıralama bize hiç yakışmamıştı. Hepimizi üzmüştü. Aşılamada, aşıya karşı tarikat üyelerinin hemen hemen yok derecede olduğu ilimiz, % 97 aşılama oranı ile aşılamada ilk sıralarda yer almıştık. Buna rağmen vaka sayısı artmıştı. Tehlike büyümüştü.
    Edinilen bilgilere göre ülkemizde aşı olmayan, aşıya karşı olan, 10 Milyon insan varmış. Bunların çoğunluğu da tarikat üyeleriymiş. Din, yorumları, kötüye kullanarak, aşının yapılmasını engelliyorlarmış.  
     Son günlerde Sayın Valimizin, duyarlılığı, emirleri üzerine, valilik makamına bağlı silis yon izleme ekipleri, mahalleri, okul çevrelerini, sokakları, gezerek, uyarılarını sürdürdüler. Yapılan uyarılar, etkisini göstermiş olacak ki, akşam haberlerinde, Sayın Sağlık Bakanının, en çok vaka sayısı artan 10 il açıklamasında, ilimiz Tunceli yoktu. Vaka sayısı düşmüştü. Televizyon haberlerine rağmen, Sayın Sağlık Müdürünü aradım. Sevindirici haberi İlimizin sağlık yetkilisinden de duymak istedim. Sayın Müdürde doğruladı. Alınan tedbirlerin kısa sürede işe yaramasına Sayın Müdürde sevinmişlerdi. Hasta hanedeki genel durumu sordum. Rakamlar üzerinden açıklama yapmadılar. Yatak kapasitesinin yeterli olduğunu, ifade ettiler. Vaka sayısının artmasına sebep olan nedenleri sordum. Okulların açılmasını işaret ettiler. Üniversitenin, payının az olduğunu. Üniversiteli çok az hastanın olduğunu ifade ettiler. Sayın Müdür, ‘durumun iyi olduğunu, Valilik Makamının almış olduğu tedbirlerle, daha iyiye gideceğini, ’ifade ettiler
     Uyarılar üzerine, sokaklarda maskesizler, azalırken,  Kahvehanelerde hala çok yakın mesafede maskesiz oyunlar devam etmektedir.
    İlk ondan, hatta ilk onun birinci sırasından çıkmamız, bizi sevindirdiği gibi, bize, Tunceli’ye yakışanı oldu.
   Daha da aşağılara, sıfırlara ineceğimiz günlerde mutlaka gelecektir. Yeter ki biz, uyarılara, kurallara, uyarak gereğini yapmış olalım.. 
   +     +    +
  DERSİM DOĞASINDA KIRSAL ALANINDA, doğa katliamı yapmak isteyen doğa katillerinin, silahlarıyla, dolaştıkları haberleri ulusal basında da yer almıştı.
   Ellerindeki izin belgelerini sallayarak kendilerini uyarıp, engel olmak isteyenleri, silahla tehdit etmişler.
   Doğa katilleri, şimdiden yılbaşı sofralarına hazırlık yapmak için gelmişler. Avlayacakları kınalı keklikleri, Tunceli halkının kutsalı, dağ keçilerini, katlederek yılbaşı sofralarına meze hazırlığı yapmaktadırlar.
   Uygar ülkeler, doğalarında bu tür katliamlara izin vermezler. Uygar insanlarda doğa sevgisi olduğundan bizde yaşanan katliamlar, uygar ülkelerde, yaşanmaz. Doğayı sevmek, korumak, insanı değerleri taşımaktır.
   Avcılık, resmen doğayı katletmektir. Doğada yaşayan canlılara kıymaktır. Acımasızlıktır. Vahşettir. Bu acımasızlığa, vahşete göz yummakta, izin vermekte aynı suçu paylaşmaktır.
   Doğayı korumakla görevli kurumlar, görevlerini yapmalı endemik türleri, kutsal türleri, barındıran doğamızı, izin belgelerini dikkate almadan doğa katillerinden korumalıdırlar.