Nesrumin Allahu fettan garibe (Herşeyi yoktan var eden Allahtır)

İşte o herşeyi var eden yüce mevlama sığınarak ona inanarak bizi yoktan var eden o eşi olmayan kuvvetin, kudretin sahibi sana niyaz ediyorum. Sana sığınıyorum. Medet mürvet deyip kapının eşiğine yüzümü koyuyor sana yalvarıyorum. Bizi doğru yoldan ayırma. Bize doğru yolu göster. Bizi takat getiremeyeceğimiz şeylerle imtihan etme. Hırsı, nefsi, kini, kibiri bizden uzak eyle. Seden geldik gene sana döneriz. Bizleri yüzü kara olarak divanına çıkarma. Senin herşeye gücün yeter. Allahım sen ganisin, sen kerimsin, sen ulusun. Affet bizleri. Affet Allahım af diliyoruz. Affet bizleri. Sen affet. Elimizin karasını yüzümüze çalma. Bilerek bilmeyerek işlediğimiz günahlarımız için senden af diliyoruz. On sekiz bin alemi var eden sensin. Yok edecek de gene sensin. Onun için biz kullarını esirge, koru diye sana yalvarıyorum. bu kapusuna yaklaştığımız Muharrem ayı ki (Şerrullah) diye isim alan yani (Allahın ayı) yüzü suyu hürmetine tutulan oruçların hürmetine, çekilen yas ve matemin hürmetine bütün kullarını sen esirge, sen koru. Ve diyorum ki günahkarız. Hata yaptık her zaman tövbe günahlarımıza estağfurullah. Hak Muhammed Ali mürvet eleman. Tövbe günaharımıza estağfurullah. Hasan Hüseyin'e özümü yetirdim

Geldim kırkların cemine oturdum

Belki özüme benlik getirdim

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

İmam Zeynele niyaz eyledim

Belki ikrarıma yalan söyledim

Bilmedim kendimi gaflet eyledim

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

İmam Bakıra öz gönül kattım

Erenler meydanında çok metan sattım

İmam Caferi musayip tuttum

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

İmam Kazıma verdim salavet

İmam Rızadan isteriz imdat

Yeri göğü yaratan olana mürvet

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

Taki Naki Askeriye sözümüzdür

Muhammed Mehdiye doğru sözlüdür

(Kul fakirem) cümle kemlik bizdedir

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

Başımın tacı değerli okuyanlar, hepinize aşkı niyaz ederek kalemimi elime aldım. Aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar imkanın ve ilmim dahilinde bu mübarek ayda sizinle beraber olmayı düşündüm. Hak Muhammed Ali dilde dileklerinizi, gönlünüzdeki hayırlı muratlarınızı vere. hiç kimseye dert verip derman aratmaya.

Şunu da hemen peşinen söyleyeyim ki bu yazıları yazma cesaretini nereden buldum diyen olur. bu cesareti üç tane birinciliğim var ordan alıyorum. Birinci birinciliğim 82 yaşındayım benden yaşlı çok az insan kaldı. İkinci birinciliğim tahminime göre benden daha az tahsil yapan insan da pek kalmadı. Ben 1948 yılında ilkokuldan mezun oldum.

Üçüncü birinciliğim ise köyde doğdum köyde büyüdüm ve halen köyde yaşıyorum. Onun için benim size yazacağım şeyler organiktir. Tabii haliyle içinde kimyasal hiç bir şey yoktur. Yörenin has ulu atalarımızdan işittiğimiz öğrendiklerimizdir. Yalanı da bizimdir yanlışı da bizimdir. Böyle bulduk böyle öğrendik. Böyle yaşadık yaşıyoruz da. Bizim inancımız budur. Hayrı da bizimdir. Sevabı da. İnançsal düşüncede hiç kimseye bir sözümüz yoktur. Çünkü herkesin inancı kendinedir. Bizim inancımızdan dolayı bir kusurumuz, bir hatamız varsa işte yukarıda yazdığım o herşeyi var eden kuvvet, kudretin sahibine sığınırız. Kula verecek hiç bir hesabımız olmadığı gibi inancımızı da kimselerin oyun sahası yapmayız. Herkes gitsin kendi keline ilaç bulsun.

Değerli kardeşlerim bizim için Muharrem ayının müstesna bir eri vardır. Bu ayda bir çok olaylar olmuştur. Fakat bizi için 61 hicri yılının Muharrem ayı ve bilhassa ayın onu olan aşura günü bize siyah simsiyah bir sayfa açtı. O günden bu güne kadar gözlerimizin yaşı hiç eksik olmadı ve kıyamete kadar da eksilmeyecek.

Çünkü bu 10 Muharrem günü iki cihan serveri Peygamberimiz olan Muhammed Mustafa'nın kalbine öyle bir hançer saplandı ki acısı bugüne kadar dinmedi.

Bu ne cüret bu ne hıyanetti. Ben anlamış değilim. Bir yere bir zata tabi ol fakat dön onun evlatlarını öldür. Onun neslinin kesilmesine uğraş. bu caniler, bu dinsizler bir yandan Muhammed'den şefaat dilerler diğer taraftan önce en acı olan evlat acısını tattırdılar. Bunlar güya Müslümandı, güya Hazreti Muhammed'e ve Kuran'a inanırlardı. Peki bunların gözleri Kuran'daki Asap suresinin 57 ayetindeki şu uyarıyı hiç mi okumadılar. İşte Ayet. Mealen yazıyorum. (Allahı ve peygamberi incitenlere, Allaha şirk koşanlara Allah lanet etmiştir) Gene Kuran'da Kevser suresi'nde Allah buyuruyor ki (Ya Muhammet biz sana kevseri verdik senin neslin onunla devam edecek. Asil (epter) olanlar yani nesli kesik olanlar seni kınayanlardır. (Yani Ya Muhammed biz sana Fatima'yı verdik senin neslin onunla devam edecek) İşte bu iki yüzlülük, bu Muhammed düşmanlığı ve Fatima Anamızın bağrına düşen ateş bize herşeyi unutturdu. Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali Ya Fatima dedik on iki imamlara ikrar verdik. sabahları tan yeri ağarınca şafaktan gökyüzünü kızıla boyayan ve Hüseyin'in kanını gördükçe kalbimize ateş düşüyor, gözlerimizin yaşı revan oluyor. Aşık ne güzel yazmış (Şafak mı sandın Asumanı kızıl eden Haydar)

Değerli kardeşlerimiz işte gene yeni bir Muharrem'e kavuştuk. Atalarımızdan bize miras kalan adet, töre, geleneklerimizi yerine getirelim. Orucumuzla, lokmalarımızla, ibadetlerimizle ne gördüysek onu yapalım. Onu yerine getirelim. Bunu herkes kendisi için yapmalı. Çünkü bu bizim inancımızdır. İnancımıza hor bakmayalım. Tekrar ediyorum. Herkesin dilde dileklerin gönlündeki hayırlı muratlarını hak vere. Bu günlük size söyleyeceğim son söz şudur. Ondan ders alın.

BEYİT

Çıkmışım sara başına

Seyrana hacet kalmadı

İçmişim ecel şarabını

Lokmana hacet kalmadı

Men aretna sırrını koyup

Kalpte pünyan eyledim

İlmilledun mektebini irfana hacet kalmadı

Gördüğüm aynel yakındır

Sevdiğim kalbel yakındır

Her zaman ah ile efkan

Hicrane hacet kalmadı

Herkesin hurucu birden

İkrara isyan eylemiş

Kalbinden vesves oluptur

Şeytane hacet kalmadı

Hayderiyiz sülbi Zeynel Abadan icadız

Çekeriz kahrı deccalı

Zindane hacet kalmadı.

İşte değerli kardeşlerim. Kendi kendimizi yetiştirmeliyiz ki hak da halk da bizden razı olsun.

Hak Muhammed Ali, Bozatlı Hızır yar ve yardımcınız olsun.

Şıxdelili Berğecan Evlatlarından Seyit Hüseyin Erdoğan