Köy okulları, ülkemizi aydınlatacak ışıkların ilkiydi. Ne hikmetse, hangi amaç güdüldüyse, bu ışık söndürüldü. CORONA canavarı dünyayı esir alınca, eğitim öğretimi de eve kapatıp hapsedince, Karanlıkta kalan köylerimizin, önemini, tekrar açılmasını dile getirenlerin, isteyenlerin, seslerini duyduk.
    Nüfusun, ülke yüz ölçümünün,  büyük çoğunluğunu, temsil eden köyler, köylüler, ülkenin temel taşlarıdır. Toplumun temel taşı olan köyleri aydınlatan okullar, önemli bir gerekçe gösterilmeden, kapatıldılar. Taşıma usulü ile köylü öğrenciler, günlük taşıma ile şehir merkezlerindeki okullara taşındılar. Taşıyanlar, kazanırken, köylü, köylü çocukları, kaybettiler, Günlük yaşamda, Köyünün havasından, suyundan, ekmeğinden mahrum kaldılar.
    Onlar bu mahrumiyeti yaşarken, Köy halkı kendilerini aydınlatan öğretmenlerden mahrum kaldılar. Köydeki görevli öğretmenler, yalnız köy çocuklarını eğitmiyorlardı. Köy halkını da eğitiyorlardı. Sorunu olan köylü, sorunu için şehre memurlara, başvurmadan köy öğretmenine giderdi. Ona anlatırdı. Ondan bilgi alırdı. Köylü, memlekette olup bitenleri televizyonlardan dinlemiş olsa bile öğretmeninin yorumlarını merak eder paylaşırlardı.
    Köy öğretmeni, köylüye, köylü veliye, bir adım yakındı. Öğrencisinin bir sorunu varsa iki adımlık veliyle paylaşırdı.
    Öğretmen köyde, örnek, bilgili, donanımlı kişiliğiyle köylüye modeldi. Örnekti.
    Öğretmen köylünün, danışmanıydı. Doktoruydu. Dert ortağıydı. Ogünlerin köy okullarında, eğitim almış öğrenciler, günümüz TÜRKİYESİNDE geldikleri, çıktıkları, önemli makamlarda, köy eğitimini almakla övünürler. Köy okullarındaki yaşadıkları renkli anıları, anmaya doyamazlar. Kendilerine okulda, köyün her alanında yakın olan yaşadığı ortamı paylaşan öğretmenlerini unutmazlar. Onlardan aldıklarını, kendilerine rehber ilke edinirler.
    Köy okulları, köylünün üniversitesiydi. Taşıyıcılar, merkezlerdeki okullara, öğrenci taşıyarak para kazansınlar, köy çocukları, taşınmaktan yorulsunlar, aç kalsınlar, Köydeki anne babaları, her gün şehre gidip gelen çocuklarını, günümüz trafik yoğunluğunda, merak etsinler, diye, köy okullarının kapısına kilit vurdular. Hayvan besleyiciler, kilitleri kırarak, bir zamanlar çocukların, öğretmenlerin seslerinin, çınladığı, duvarlarında Atatürk resimleri, tarih şeridi, mevsim şeridi, asılı olan sınıfları, kendilerine mesken edindiler.
    Öğretmen köyde, Devleti temsil eden, bayrağı dalgalandıran görevliydi. Memurdu. Köylü, onunla, devleti, köyünde, yakınında bilirdi. Kendini güvende hissederdi. Güven duyardı. Öğretmen, köylünün, öğretmeniydi. Aynı zamanda DAVAVEKİLİYDİ. Devlet kurumlarına yazacağı dilekçeyi, yazandı. Köylüyü yönlendiren, bilgilendirendi.
    Yıllarca, MİLLETİN HAKİKİ EFENDİSİ KÖYLÜNÜN yaşadığı köylerde, bütün köy öğretmenleri gibi bayrağı dalgalandırdım. Köylünün ‘ÖGRETMEN BEYİ’ oldum. Hep yanlarında oldum. Üzüntülerini sevinçlerini, birlikte paylaştım. Yeniklikleri, değişimleri, birlikte paylaştık.
   Onun için bütün köy öğretmenleri gibi unutulmadım. Hala onlar yanımda, bende, unutmadıkları öğretmenleri, onların yanındayım.