APARTMAN YAŞAMI

                            Bir İnsan görünce insan oluyorum

                            Bir ağaç görünce ağaç

                            Bir çiçek görünce çiçek  

                            Bir çocuk görünce çocuk

                           ………………………………………..

                                              Can YÜCEL   

                                                    

       Yirmi yıldır bir apartmanda yaşıyorum. Bizim apartmandaki yaşam başka apartmanlara benzemiyor. İnsanlardaki dostluk, sıcaklık, ilgi, cana yakınlık hemen hissediliyor. İnsanların kaynaşması, birbirleriyle ilgilenmesi, birbirlerini görünce selamsız geçmemesi, güler yüz burada önemli bir etken. Apartmanların çoğunda bu ilgi ve sıcaklığı göremezsiniz; çevrenizdeki insanlarla biraz konuştuğunuzda bunu anlamakta zorlanmazsınız. Düğünlerde, bayramlarda birbirlerine gidip gelirler; komşuluk ilişkilerini sürdürürler. Zaten olması gereken, doğal olan da bu.

       Birbirlerinden soyutlanmış gibi yaşamak, kimsenin kimseyle ilgilenmemesi, sevgisizlik, içine kapanma çağımızın bir hastalığı; bundan kurtulmak lazım. İnsan insanla mutlu olur, insan insanın ağrısını insanla temas ederek giderir. İnsansızlık, yalnızlık, kendine dönme, başkalarının acıları ve sevinçlerine kayıtsızlık tehlikeli bir yönelim. İstenirse apartman yaşamı daha canlı, daha güzel, insanın huzur bulduğu bir yer haline getirilebilir. Bunun için biraz çaba, biraz uğraş, biraz güven yeterli. Bunlar, insana küçük sorunlar gibi gelir; küçük sorunları çözmeden insan iç huzuru bulamaz.

       Bir apartmanda yirmi bir-yirmi iki aile yaşar. Yaşadıkları yerde yönetici seçmekte bile zorlanırlar, işler sürüncemede kalır. Bazen yönetici adayı bulmakta zorlanılır, bu nedenle dışarıdan maaşlı yönetici tutanlar bile vardır. Hiçbir sorumluluk almayan, almak istemeyen insanların, bireysel çevrelerinde olduğu kadar, toplumda da hiçbir etkilerinin olmadığını bilir görürsünüz. Yaşadıkları yerin sorunlarına kayıtsız kalan, sadece laf eden insanların özel yaşamlarında da silik ve etkisiz oldukları görülür. Bunlar toplu yerlerde yaşayan insanların karşılaştıkları sorunlar, açmazlar. Bu insanın insana yabancılaşmasıyla ilgili bir durumdur. Önündeki sorunları çözmek istemeyen, sorumluluk almayan, sorunları sürekli öteleyen, ''herkese ne olursa bize de o olur '' diyen insanlardan bir şey çıkmaz. Yaşananlar ve yaşanmakta olanlar kent insanının bencilliği, başkalarının da en az kendisi kadar mutluluğu hak ettiğinin bilincine varılmaması, görülmek istenmemesinin sonucudur.

       İstenirse her yerde, her ortamda yapmacıksız, sıcak ilişkiler geliştirilebilir. Bunu gerçekleştirmek için biraz çaba yeter de artar bile. Önce küçük gibi görünen sorunları görüp, gidermeye çalışacağız. Küçük sorunların üstesinden gelemeyenler, herkesi ilgilendiren toplumsal sorunların hiç içinden çıkamazlar. Toplu yaşanılan yerlerde iyi ve sağlıklı ilişkilerin yaratılması için bir kaç iyi niyetli insanın içtenliği yeterli. Bu girişimleri gördüğünüz zaman kendinize geliyorsunuz; yoluyla yöntemiyle güzel işler yapılabilirmiş diyorsunuz. İnsanın özünden uzaklaşması her şeyi berbat edip karmaşıklaştırıyor. İnsanların arasındaki güvensizlik duvarlarını kaldırmak için iyi niyetli olmak,'' bunlar adam olmaz '' türünden ön yargılardan uzak olmak , birlikte olursak güzel ve örnek işler yapabileceğini göstermek, insanlar arası güveni pekiştirmek için yeterli.

       Bizim apartman yöneticisi dört dönemdir yönetim işlerini yürütüyor. Arkadaşımız planlı, programlı, işlerin nasıl yapılacağını bilen, iş disiplini olan emekli bir işçi. Geliri-gideri yazar, olup biten her şeyi apartman panosuna asar. Herkes ne olup bittiğini, işlerin nasıl yürüdüğünü apaçık görür. Her şey apaçık görünür olduğundan, kimse diyecek bir şey bulamaz. Bahçenin ağaçlarını sular, budama zamanı gelince budar, bakımını yapar. Apartmanın her işine koşturur, meydana gelen arızaları elinden gelirse kendi giderir; apartmanda herkesin gözü kulağı gibidir. Titizliğine diyecek yoktur, hiç yüksünmeden işlerini yapar, ''ben şunu yaptım, bunu yaptım '' demez. Neredeyse yirmi dört saat apartmanın işlerinin aksamadan yürümesi için uğraşır. Bu görev aşkı herkesi derecesiyle memnun ediyor.

       Yöneticimiz gözlem gücü olan, belleği sağlam biri. Apartmandaki küçük çocukları bile tek tek adlarıyla çağırır. Bu özellikleri, O'nun apartmandakilerle ne kadar ilgili olduğunun açık bir göstergesidir. Herkesle selamlaşır, hal hatır sorar, davranışlarıyla herkesin gönlünü kazanır. Apartmanın tertemiz ve yaşanılır olması için elinden ne gelirse yapar. Apartmandaki çocuklar başkalarının adını bilmez ama O'nu amca, dede diye çağırırlar. Komşu apartmanda yaşayanlar, '' Bizim de sizin gibi bir yöneticimiz olsa ne iyi olurdu'' diyorlar. Bütün bu işleri yöneticimiz gösteriş için değil, içinden geldiği, başka türlü davranamadığı için yapıyor.

       Bir de iki yıldır apartmanımızda yaşayan emekli bir öğretmenden söz edeceğim: Öğretmen arkadaş doğal olarak çocukları seven, onlarla ilgilenen, hoş sohbet biri. Yaptıklarıyla, davranışlarıyla çalışmasıyla, hemen göz doldurdu. Öğretmen arkadaş yeşili seven, doğa tutkunu bir insan. O'nun çabalarıyla apartmanın bahçesi çiçek tarlasına döndü. Sarı, kırmızı, mor her renkten çiçeği bahçemizde görürsünüz. Çiçekleri eken, bakan, çapalayan, sulayan odur. Çiçeklerin dilinden yalnız o anlıyor. Apartmanın giriş kapısından adımınızı attığınız zaman insanlar rengarenk çiçeklerin baygın kokusuyla karşılaşıyorlar. Bu olması gereken, olağan durum insanları şaşkınlığa uğratıyor. Demek ki uğraşınca, emek verince, birazcık çaba gösterince, güzellikler yanımızdan, yöremizden uzaklaşmıyor. Bu öğretmen arkadaş gittiği, el attığı her yeri güzelleştirmeyi kendine görev bilmiş. Kocaman kocaman laflar etmeden, usul usul, güzel güzel konuşarak insanların ilgisini çekiyor, güvenini kazanıyor. Arkadaşımızın apartmanda bulunuşu bizim için bir şans. O'nun sayesinde insanlar yeşili, hayvanları korumayı ve zarar vermemeyi öğrendiler. Sokak kedilerine baktığını, onlara yiyecek verdiğini de gördüm. Ufacık bir toprak parçasını cennete çevirebileceğini gösterdi; herkesin bu soylu çabaya katılmasını, seyirci olmaktan çıkmasını sağladı.

      Bulunduğu yerde kendi sorunlarına kayıtsız kalmayan, çözmek için uğraşan, adım atmaktan çekinmeyen insanlar değerlidir, önemlidir; nerede olursa olsun istenirse çözülmeyecek, giderilmeyecek hiçbir sorun yoktur. Burun kıvıran, sorunlara omuz silkip geçen insanlar olmayalım. Yaşadığımız her yerde insanın insana yabancılaşması giderilmelidir. Görüldüğü gibi bu yabancılaşmayı gidermek insanın elinde. Yaşadığımız yeri güzelleştirmek, sorunları azaltmak tek tek herkesin katkısına bağlı. Herkes ben de bir şeyler yapabilirim derse, çevremiz güzelleşir, yaşanılır hale gelir. Bulunduğu yeri güzelleştiren insan, başka sorunların üstesinden daha rahat gelebilir. İnsanı insandan koparan bencil, çıkarcı davranışlarıdır. Umutsuz olmayalım, insana güvenelim, umut insanda!